Gölge mimarisi tanımlaması üzerine çok konuşulmayan, düşünülmeyen bir mesele. Halbuki güneşli gün sayısı oldukça fazla bir coğrafya olan ülkemizde, yaşam konforunu baskın bir şekilde etkileyen böylesi bir uygulama mimari çalışmaların temel öğelerinden biri olmalı. Birlikte çalışmaktan her zaman çok keyif aldığımız Nevzat Sayın’ın da görüşleriyle, kendi içinde oldukça zengin bir tasarım çeşitliliğine sahip bu kulvara yelken açıyoruz.
Mimarlık, zamanın akışı içinde sürekli evrilen ve değişen bir sanattır. Geleneksel yapılar, modernist tasarımlar ve sürdürülebilir mimari trendleri, insanın çevresine nasıl şekil verdiğini gösterir. Ancak, mimarlık sadece yapıların fiziksel varlığıyla sınırlı değildir; aynı zamanda doğanın sunduğu birçok unsuru da içerir. Bu bağlamda, gölge mimarisi doğanın dinamiklerini mimariye entegre ederek estetik ve işlevsel bir denge oluşturur. Gölge mimarisi, güneş ışığının ve gölgesinin yapı tasarımında bilinçli olarak kullanılmasını ifade eder. Doğal ışık ve gölgenin binaların şekli, malzemesi ve yerleşimi üzerindeki etkisi, mimarların yapının algılanışını ve kullanımını yönlendirmesine olanak tanır. Bu yaklaşım, sadece görsel estetik değil, aynı zamanda enerji verimliliği ve iç mekan konforu gibi pratik endişeleri de ele alır.
Örneğin, antik çağlardan beri Akdeniz bölgesinde kullanılan “Cazibe” adı verilen bir gölgeleme tekniği, binaları sıcak iklimlerde serin tutmak için kullanılır. Dar sokaklar ve çatılar, güneşin dik ışınlarını engelleyerek doğal bir serinlik sağlar. Benzer şekilde, geleneksel Japon mimarisinde, Shoji adı verilen sürgülü kağıt paneller güneş ışığını filtreler ve iç mekanlara yumuşak bir ışık sağlar.
Günümüzde, gölge mimarisi sürdürülebilirlik ve enerji tasarrufu amacıyla da yaygın olarak kullanılmaktadır. Güneşin yıl boyunca farklı konumlardan gelen ışınlarını hesaba katarak, binaların güneş ışığından maksimum fayda sağlamasını ve gereksiz ısınmayı önlemesini sağlayan dinamik gölgelendirme sistemleri geliştirilmiştir.
Mimar Nevzat Sayın:
“Burası Akdeniz coğrafyası ve Ege’ye indikçe, Akdeniz’e çıktıkça, Braudel’in deyimiyle Akdeniz olan yer yani Cebelitarık Boğazı’ndan Karadeniz’i de işin içine katıyor ve Şam’a kadar da götürüyor doğudaki ucunu, bütün bu coğrafyada güneş çok önemli bir şey. Ve onunla başa çıkmak mimari bir mesele. Mesela basit bir Ege evini düşünün, taş küçük bir kutu, önünde bir asma çardağı, o asma çardağını tutan taş ayaklarının sınırında dolaşan bir kısa duvar, oraya tutunan bir sedir, bitiminde bir açık ocak, aslında hayat orada geçiyor. Tepesindeki asma yazın tam güneşe ihtiyacımız olmayan zamanda yapraklarını büyütmüş ve bütün gölgeyi kesiyor. Kışın da güneşe ihtiyacımız olan bir vakitte hiç yaprak yok, dolayısıyla Güneş’in altında yaşıyorsun. Bu çok önemli bir şey. Küçük pencereler, taş bir duvar ve ısıl kütle dediğimiz bir taş yapıyla önündeki bu çardak aslında yılın dokuz ayında hiç sorunsuz. Üç ayında da bir iki tane odun atarak halledilebilecek bir şey. Oysa bugün yaptığımız yapılarda bu gölge meselesi neredeyse hiç gündeme alınmıyor. Batıya bakan bir Ege evinde yere kadar duvar boyunda camlar ve içeride durmadan çalışan bir klima ve sonra mesela o evin sahibi küresel ısınmadan söz edebiliyor. Bu çok tuhaf bir şey, paradoks. Ve bence tuhaf bir görgüsüzlük bu düpedüz. Evin yönüyle sebebiyle varsayalım ki manzara orada değil, çeviremiyorsun. O zaman bunun gölge etkileriyle uğraşan bir takım insanlar var ve o insanlarla konuşmak ve tartışmak bence çok önemli bir şey. Dolayısıyla gölge, güneş kadar önemli olmaya başlıyor. Yaşayabilmeniz için gerekli şeyin güneş olduğu söylenir. Akdeniz coğrafyasında yaşayabilmeniz için gerekli şey gölgeye dönüşür. Bu yüzden de bunun hangi yol ve yordamla yapıldığının hiçbir önemi olmaksızın bunun mutlaka yapılmasının, yapılabiliyor olmasının çok önemi var. Bence bu yüzden de Akdeniz mimarlığı bir gölge mimarlığıdır. Mimarlığı olmak durumundadır, aksi halde çalışmaz. Dünyanın en güzel evini yapsanız sadece dünyanın en güzel evi olur ama iyi bir ev olmaz.”
Sonuç olarak, gölge mimarisi doğayla insan yapımı arasında bir bağlantı kurar ve mimariyi sadece bir yapı değil, çevresiyle etkileşim içinde olan bir sistem olarak görür. Doğal gölge ve ışık, yapıların estetik değerini artırırken, enerji verimliliği ve iç mekan konforunu sağlar. Bu nedenle, gelecekteki mimari tasarımlarda gölge mimarisine daha fazla vurgu yapmak, hem çevresel hem de insan odaklı bir yaklaşımı teşvik edecektir.
Gölge mimarisi çok geniş kapsamlı bir tanımlama. Şehir ölçeğinden başlayıp insan ölçeğine uzanan geniş bir yelpaze. Biz bunun en son halkasındayız. Yani bütün yapısal uygulamalar bittikten sonra iç mekân yaşamı başlıyor. Hemen ardından da dış mekân yaşamı başladığında güneşle farklı bir boyutta tanışıyorsunuz. Tam da bu noktada biz, Güzen Mimarlık olarak devreye giriyoruz. İşimiz mevcut yapı içinde kullanıcının ihtiyaçlarına göre en faydalı gölgeyi oluşturarak dış mekan konforu sağlamak. Tasarım ilkelerimize göre oluşturduğumuz nitelikli gölge ve bunu sağlayan sistem kendi içinde mimari bir görselliğe sahip. Bunun mevcut mimariyle bütünselleşmesiyle çıkan sonuca gölge mimarisi diyebiliriz. Kullanıcılarımız ile ilk buluşmamızdaki sohbette ihtiyaçları beklentileri tanımlıyoruz. Eğer mimari bir projeye sahip değillerse detaylı bir röleve çıkartıyoruz. Koordinatları yönleri ve güneşin pozisyonlarını tespit ediyoruz. Bu çerçevede yaptığımız ciddi bir çalışma sonrasında birçok alternatif çıkıyor. Bunlardan bizi en çok tatmin eden önerilerin üç boyutlu olarak görsel çalışmalarını hazırlıyoruz. Keyifli bir toplantıda her bir alternatifin artılarını eksilerini en ince detayına kadar anlatıyoruz. Diyelim ki soru işaretlerimiz var, ekibimizle ikinci bir defa simülasyon aletlerimizle geliyoruz. Ve sabahtan akşama kadar olan bütün süreçte güneşin pozisyonlarına göre oluşan gölgeyi bir bölü bir simüle ediyoruz. Bizim de tatmin olduğumuz sonuç en doğru sonuç oluyor. Geriye kumaş rengi seçimi kalıyor. Bu noktada da çok çeşitli seçenek var.
Sunsquare ile çalışmamız 23 yıl önce başladı. Gölge mimarisi konusunda dünyadaki en gelişmiş Red Dot ödüllü ürüne sahipler. SunSquare’in Türkiye’deki ilk ve tek temsilcisiyiz. Türkiye’de ve civar ülkelerde, keşiften sipariş kısmına kadar kendimiz tasarlayıp detaylandırıyoruz. Mekân görülür, müşteri dinlenir, ihtiyaçlar belirlenir. Proje çizilir, müşteri onayı alınır. Sipariş verilir. Avusturya’dan ürün gelince de montaj yapılır. Uzun ömürlü ürün ve gerektiğinde bakım desteği ile hayat boyu bir dostluk kurulmuş olur bizimle kullanıcı arasında.